Hakkımızda

 

 

Dünyamız hızla değişiyor, hızla tüketiyoruz, çok hızlı yaşıyoruz ve hızla tükeniyoruz.

Endüstri devrimi başladığından bu yana yaşanılan bu baş döndürücü hıza bedenimiz ayak uyduramıyor. Temiz gıdaya, temiz havaya, temiz içeceğe ulaşmak her geçen gün zorlaşıyor.. Ata tohumu bulamıyoruz, ithal tohumlarda ne tür katkılar var bilmiyoruz. Ektiğimiz ve diktiğimiz toprakta ne tür kimyasallar var bilemiyoruz.

Artan nüfusla birlikte yediğimiz tüm besinler yetmediği için et, tavuk, yumurta, süt ürünlerini doğal ortamlarının dışında endüstriyel olarak üretmekte ve tüketmekteyiz.

Hızlı yaşamak durumundayız… Bu hız bizim evde kahvaltı yapmamızı, öğlen işyerinde sağlıklı bir besinin hazırlanmasını beklemememizi, akşam eve gelecek karı koca çalışanların ev yemeği yapmalarını beklememizi ne yazık ki engelliyor. Biz ise en kolayına kaçarak yolda abur cubur, evde hemen çabucacık yenilecek yemeklerle yani endüstriyel besinlerle ve hazır paketli gıdalarla besleniyoruz. Her aldığımız hazır gıda içinde yüzlerce katkı maddesi mevcut…

Ayrıca işyerinde, çocuğumuzun okulunda, trafikte, evde sürekli bir stres altında yaşıyoruz. Bu stres en ufak hücrelerimize kadar yansıyarak hormonal dengemizi bozuyor. Rahat uyuyamıyor, huzurlu ve dinlenmiş kalkamıyoruz… Sürekli gelecek mailler, cep telefonundan uyarılar, yayılan sinyaller, mavi ekranlar, TV, kulaklıklar tatilde bile bizi rahat bırakmıyor. Vücudumuzda bu hızla değişen yaşam şartlarına uyum sağlamaya, adapte olmaya çalışıyor.

Kanser ve otoimmün hastalıklar başta olmak üzere çığ gibi artan bu kronik hastalıkların hemen tamamında bu çevresel değişikliğe uyum sağlayabilmek için vücudumuzun geliştirdiği adaptasyonlar yatıyor.

Hipokrat’ın yüzyıllar önce dediği gibi   ‘’İlacınız besinler, besininiz ilaçlar olsun’’ sözünü hiç unutmuyoruz. Hastalarımıza ve kendimize sorduğumuzda hepimiz aynı şeyleri söylüyoruz aslında ‘’Anneannem zamanında 100 yıl yaşadı… Katı yağ yedi, et yedi, yumurta yedi hiç bir şey olmadı’’ Evet gerçek beslenme şeklimiz olan forma dönmeliyiz. Atalarımız gibi beslenmeli, atalarımız gibi uyumalı, atalarımız gibi spor yapmalıyız. Yediğimiz her besini seçerek özen göstererek ve doğal beslenmeliyiz.

Biz de eşim Dr. Hatice Uğur Apak ve ben 30 yıllık hekimlik hayatımız boyunca çok hasta gördük. Çok hastaya ve yakınına şifa verdik… Ancak geldiğimiz noktada modern tıp ile bir yerde sistemsel bir tıkanıklığa uğradığımızı fark ettik… Tabii ki asla modern tıp karşıtı değiliz ve olmamızda mümkün değil. Sadece hastalarımızı daha çok dinlememiz gerektiğini, doğumlarından bu yaşlarına kadar başından geçenleri bilmemiz gerektiğini, nelerden hoşlandıklarını, neler yediklerini, nasıl spor yaptıklarını, streslerinin hangi boyutta olduğunu bilmek istedik… Böyle bütüncül bakarak hastalarımıza daha çok tecrübelerimizi aktarabileceğimizi fark ettik… Yani sizlerle bir yolculuğa çıkmaya karar verdik… Her ne olursa olsun daha geç hayattan kopmaya, daha güzel, daha zinde, daha sağlıklı yaşamaya karar verdik… Kronik hastalıklarımızdan, otoimmun hastalıklarımızdan kurtulmaya söz verdik… Hiçbir katkımız olmasa bile toplum olarak, halk olarak farkındalığımızın artması ve doğruları görebilmemizi sağlamayı hedef edindik…O nedenle Fonksiyonel Tıp ile ilgilenen,organik sertifikalı ,doğal ürünler arayan herkesin aynı sitede ,güvenilir şekilde ürünlerini bulabilmesi için bir web sitesi hazırladık....Umarız tüm danışanlarımız ve yakınlarına faydalı olur....

 

Dr. Mustafa APAK

 

 

 

cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR